1- Merhaba Oylum hoş geldin! İlk soruda biraz iç dünyandan ve bunun giyimine nasıl yansıdığından biraz bahseder misin? Senin tarzını kurucusu olduğun Kiru markasından biliyoruz. Rengarenk, çılgın ve nostaljik. ❤️ Ama bilmeyenler için nasıl bir stilin var sence?
Merhabalar sevgili K’ai&Vrosi her zamanki gibi hoş buldum. Ben aslında kendi günlük tarzımı “giymedim giydirdim” olarak özetleyebilirim sanırım. Özellikle kendi işimi yapmaya başladıktan sonra yani son 5,5 yıldır sürekli bir yerden bir yere hareket halindeyim. Dolayısıyla stilimin en önemli özelliği aslında rahatlık. Ama tabi ki tasarımcılığın bana verdiği yetkiye dayanarak rahatlığı renkle, bazen sadece giyenin görebildiği detaylarla ve eskiye atıfta bulunan eklemelerle sıkıcılıktan kurtarmaya gayret gösteriyorum.
Bir de beni yakından tanıyanlar bilir ki ben sim severim,
Sabah kahvaltıya da akşam düğüne de simimle giderim,
Bir tek bebek sevmeye giderken dikkat ederim,
Çünkü birini çok seviyorsam şapur şupur öperim..
z.o.altuncuoğlu
2- Çanta kullanma alışkanlığın nasıl? Kıyafetlerle nasıl bir uyum yaratıyorsun?
Özel günler hariç çanta konusunda önceliğim çantanın kıyafetimle uyumundan ziyade geçireceğim gün ile uyumlu olması. Örneğin o gün benim için bir çarşı (Kapalı Çarşı) günüyse çantanın içerisine küçük malzeme çantamı alabiliyor olması, kolay taşınabilir ve fonksiyonel olması gerekir (bkz. Apollon)
Diğer günlerde ise çanta kıyafet uyumu konusundaki sanıyorum tek takıntım çantada kullanılan metal aksesuar renginin diğer aksesuarlarla (ayakkabı, kemer tokası vs.) ve takılarla uyumlu olması. Bakın alışkanlık demiyorum takıntı diyorum, konu ciddi :) Yeni nesil önemsemiyor bunu biliyorum ama işte ben genç değilim, ikibinbeşliyim 🧓
3- Çantanda neler var ve olmazsa olmazların ne/neler?
Açıkçası bu konuda özenli ve düzenli bir hanımefendi olduğumu söylersem çok büyük yalan söylemiş olurum :)
Çantamın olmazsa olmazları; evden çıktıktan sonra gideceğim yere gidebilmemi ve dönüşte tekrar eve girebilmemi sağlayan temel ihtiyaçlar diyebilirim yani cüzdan, anahtar ve telefon. Geri kalan her şey tamamen o günün gerekliliklerine bağlı.
Bunun dışında mevsimsel olarak çantamdan eksik etmediğim iki şey; dudak nemlendiricisi (vaselin) ve el kremi ( cireaseptine tabi ki papatyalı 🌼)
4- Giyinirken ve kendi tasarımlarında sana ilham olan unsurlar neler?
Buna iki kelime ile cevap vermek isterim. Her şey ve hatıralar…
Sabah evden çıkıp akşam uyuyana kadar gözümün gördüğü her şey ve herkes benim için ayrı ayrı ilham kaynağı. Genel bir konu belirleyip ona göre koleksiyon oluşturmak çok tercih ettiğim bir yöntem olmadı. Bu yöntem yanlıştır demiyorum, sadece ben beceremiyorum ve sıkılıyorum. Bazen dolaşırken gördüğüm bir düğme, bir kumaş ya da bir aplike parçası bazen bir film bazen metroda gördüğüm bir kadın yeni bir ürüne ilham kaynağı olabiliyor.
Hatıralar kısmı ise eskiye olan iflah olmaz bağımdan geliyor, maalesef eskide kaldığını düşündüğüm inceliği ve naifliği hem kendimde hem evimde hem de tasarımlarımda yaşatmaya gayret gösteriyorum.
5- K’ai&Vrosi senin için ne ifade ediyor?
Hocam ekstra kağıt alabilir miyim? diye sormak geldi içimden çünkü kısa yazabileceğimi sanmıyorum ama elimden geleni yapacağım.
Kiru’cuğum ve K’ai&Vrosi ilk tanıştığında ikimiz de daha yolun çok başındaydık. Benzer rüyalar ve benzer kabuslar görüp benzer hayaller kurduğunuz insanlarla geç bile tanışmış olsanız bağlarınız çok derinden kuruluyor sanırım, sevgiden önce saygı duyuyorsunuz azmine ve heyecanına…158 demlik çaydan sonra sevgi kaçınılmaz oluyor tabi :)
K’ai&Vrosi, şimdiye kadar layıkıyla anlatılamamış çok özel bir hikayeyi olması gerektiği yere getirmek için açılmış bir sayfa bence. Karadeniz peştemalini turistik bir obje olmaktan çıkartıp katma değeri yüksek kültürel bir işarete dönüştürerek sadece bir kumaşın değil bir bölgenin hikayesinin daha uzun yıllar anlatılmasına olan maddi/manevi katkısını hayranlıkla ve gıptayla izlemekteyim.
6- Karadeniz kadını sende neler çağrıştırıyor?
Sabırlı, azimli, tutkulu ve çalışkan kadınlar. Hayalleri de var elbet ama hayallerinden çok amaçları var sanki bu hayatta… Ayakları yere basan, iş bitirici, gerçekçi kadınlar…
7- Modanın, üretimin, tasarımın içinde birisi olarak neler yaşıyor, görüyorsun?
Uzaktan hayatlar yaşıyoruz artık. Uzaktan ve maalesef hızlı. Tek tuşla, aynı gün ya da ertesi gün kapımızda bulabiliyoruz ekranda gördüğümüz şeyleri. İkincisi 1 TL kampanyaları var tabi bir de; 1 liranın bile 1 liradan daha pahalıya mal edildiği bir ekonomide onlarca kişinin emeğinin geçtiği bir ürünü 1 lira diyerek iyice ucuzlatmak ne aklımın ne kalbimin aldığı bir mevzu.
Bütün bunlar ürünle tüketici arasındaki, üreticiyle ürün arasındaki ve üreticiyle tüketici arasındaki bağın iyice kopmasına sebep olmuş durumda. Maliyeti düşürebilmek adına yapılan yüksek adetli üretimler, bu kontrolsüz üretim döngüsünde hakkı yenen emekçiler, trendi yakalamak adı altında ortaya çıkan birbirinin kopyası ürünler ve sonucunda kimsenin ihtiyacı olmadığı kadar yığınla kıyafet, aksesuar, harcanan onca doğal kaynak vs.
İşte bu hırçın sektör içerisinde az adetli üretim yaptırmak, hazırda kaliteli kumaş bulmak, tedarikçilerin giderek yükselen minimum adetleriyle başa çıkmak giderek imkansızlaşıyor. Ekonominin geldiği noktada sistem; ya risk alıp, başkalarına benzeyip çok büyümeni istiyor ya da ortadan kaybolmanı.
Peki sen ne yapıyorsun dersen, ben yola çıkma amacımdan sapmadan ayakta kalmaya çalışıyorum, yaptığım şey hazır giyim olsa da verdiğim hizmetin kişiye özel olmasına özen gösteriyorum çünkü bu sektördeki en büyük eksikliğin bu iflah olmaz romantizm olduğunu düşünüyorum :) Hiç tanışmadığım bir sürü arkadaşım var artık iki gün sessiz kalsam iyi misiniz diye mesaj atan 🌸
8- İzlemeyi en sevdiğin manzarayı paylaşabilir misiniz bizimle son olarak?
Bozcaada’dayız…Çınaraltının yanındaki caddenin sonu denizle birleşir ve tam orada 3-4 tane bank vardır, oturduğunuzda solda salhaneyi sağda Bozcaada Kalesini görürsünüz. Tam karşıda sadece deniz ve tabi adanın o asla bitmeyen rüzgarı vardır. İşte o manzara benim bu dünyadaki en sevdiğim manzaradır.