Biliyorsunuz K'ai&Vrosi'de el dokuması Karadeniz peştemali kullanıyoruz ama markayı tanımayanlar için direkt "peştemal" olarak bir tanımlama yapmak bazı insanların aklına hemen Denizli peştemalinin gelmesine sebep olabiliyor.
Çünkü bizim kullandığımız orijinal renklerindeki sarı, kırmızı, siyah ve beyaz renklerindeki Karadeniz peştemali bölgede günlük hayattan hasat zamanına kadar kendine oldukça geniş bir kullanım alanı olan bir kumaş olmakla birlikte Denizli peştemali suyu emme özelliği sayesinde hamamlarda, plajlarda kullanımı çok geniş bir kumaştır.
Peki Denizli peştemali ve genel olarak bölgedeki tekstil nasıl gelişti ve yurt dışına büyük hacimlerle satışı yapılan bu kumaşın kökü ne zamana dayanıyor?
Laodikeia Antik Kenti
Pamukkale travertenleri ve hamam peştemaliyle ünlü Denizli'nin günümüzde aynı zamanda tekstil kenti olmasının bundan 2000 yıl önce Laodikeia antik kentinde başladı. Bu kentteki yapılan çalışmalar da Celal Şimşek başkanlığında ilerliyor.
Alanda elinde mavi yün olan birisinin heykelinin ortaya çıkması da bundan yüzyıllar sonra bile o zamanki insanların dokumayla olan yakın bağını ve tutkularını gösteriyor.
Konuyu öğrendiğimiz arkeofili hesabının anlatımı ise şöyle:
"Denizli'deki Laodikeia Batı Tiyatrosunda bulunan ve mavi renkli yün kumaş tutan bir el.
Kolossai, Hierapolis ve Laodikeia’nın üçünde de koyunculuk ve tekstil dalları görülmesine rağmen, Laodikeia yün endüstrisinin merkeziydi. Laodikeia’da üretilse de üretilmese de bu bölgede üretilen tüm yün endüstrisi dış dünyada “Laodikeia” olarak biliniyordu.
Laodikeia’da üretilen giysiler de Diocletian’ın vergi listesine dahil edilmişti. MS 62 yılında Küçük Asya’da geçerli olduğu bilinen Efes gümrük kanununa göre bir yerde üretilen malların yüzde 10’u gümrük sınırlarının dışına çıkarılarak parasal ekonomiye katılır ve gümrük vergisine tabi tutulurdu. Ancak Asya’da Laodikeia ve Hierapolis’te üretilen ve lüks tüketim malı olan tekstil ürünleri bunun dışında tutulmuştu."
Buradan bundan iki bin sene öncesine baktığımızda orada yaşayan koyunlardan elde edilen yünle ortaya çıkan bir iplik ve ipe doğal bitkilerle renk veren bir topluluk görüyoruz.
Şimdi iki bin sene sonrasındayız. Makineleşmenin hakim olduğu ve bunun yanında kara tezgahların da küçük küçük var oldukları bir sahne görüyoruz. Tezgahların var olmaya devam ettiği, sayılarının arttığı, seslerinin susmadığı bir geleceğe...
KAYNAKÇA