Bugün #sanahascizgiler dediğimiz kişi enerjisine, gülümsemesine ve vizyonuna bayıldığımız, heyecanla takip ettiğimiz meraklı genç bir isim: Dilara Şengül. Dilara onunla ilk tanıştığımız zamanlar K’ai&Vrosi’yi kendi gözünden anlattığı çok tatlı bir video çekmişti. Linkini burada bulabilirsiniz. Sonraları Dilara’nın işlerini takip ettikçe aslında ondan ne kadar ilham aldığımızı, öğrendiğimizi ve yaptıklarını ne kadar sevdiğimizi fark ettik.

Bugün hem Dilara’nın işlerini hem de Di-topik Düşünceler Podcast ve keşif rotalarını, içerik üreticisi ve mimar olmayı, hayatı ve çanta kullanma alışkanlıklarını öğreneceğiz. Söylenecek çok şey olduğu için hemen röportajımıza geçelim!

Dilara selam! Yazılı bir şekilde yaptığımız #sanahascizgiler Serisi röportajına hoş geldin! Kelimelerin gücüne enerjisine inanıyoruz, o yüzden umarım okuyanlar da bizden çok güzel bir karşılık alıyorlardır. ❤️ 

Okuyuculara önce sen kendini nasıl görüyorsun, onu aktaralım: “Keşfettiklerini, okuduklarını, gezdiklerini, gördüklerini, yani ilham bulduğu her şeyi birleştirerek Di-topik Düşünceler Podcast isimli kanalından her hafta sizlere sunar. Kültür sanatla her zaman iç içedir. Her hafta sergi gezer gezdiği sergileri paylaşır ayrıca şehri keşfeder, şehrin peşinden gider.”

Bizim gözümüzde de aynı üstte belirttiğin gibi olmakla beraber çok çalışkan, hayatı büyüyerek öğrenen, acele etmeyen, kendine zaman tanıyan ve seninle aynı hisleri taşıyan kişilerin de ablası olarak görüyoruz. ❤️ Şehirlere özellikle İstanbul’a, mimariye iflah olmaz bir aşkın, tutkun var ve bunu kendi tasarladığın keşif rotaları ile başkalarına da kapı açacak şekilde yaparak bu güzel hisleri pekiştiriyor ve şehrin her köşesinde güzel anılar ve insanlar biriktiriyorsun. Epey ilham verici bir süreç aslında bakarsak. Biz de buradan bilmeyenlerle paylaşalım. Kültür sanat odaklı günübirlik bir İstanbul gezisi yapmak isterseniz Dilara tarihleri hesabından paylaşıyor, oradan takip edebilirsiniz.

 

  • Sıkı bir takipçin olarak :) hem mimar hem de podcaster olduğun için bazı günlerinin çok yoğun ve koşturmalı geçtiğini görüyorum. Şantiyeler, eşya seçimleri, Di-topik Düşünceler’in yeni bölümü kaydetmeye gitme, diğer yandan devam eden ev işleri ve sosyal hayat, kaotik İstanbul… Bu zamanlar tam bir çile olsa gerek. Peki bu zaman dilimlerinde hangi tarz çantalar tercih ediyor ve neler taşıyorsun?

Ah! İstanbul şehri benim rutin düzenim gibi: Çok kaotik, çok koşuşturmacalı ve çok güzel. Ben bu kaostan ve koşuşturmacadan beslenen biriyim. Sürekli kendimi bir yerden bir başka yere yürürken buluyorum. Belki de bu nedenle Instragram’da videolarda ve fotoğraflarda sürekli bir yerlere yürüyorum:) Şantiyeden, sergiye, müzeye, sinemaya, stüdyoya giderken... Yani sizin de anlattığınız gibi bir gün içerisinde birçok durak noktam var. Bu nedenle stilimi de bütün bu durak noktalarına uydurmam gerekiyor. 

Eğer o gün içerisinde hem şantiyeye hem sergiye hem de podcast kaydına gideceksem mutlaka yanıma Ipad’mi almam gerekiyor. Çünkü ben her yerde yazan, çizen biriyim. Tripodum her zaman çantamda olan eşyalarımdan, cüzdanım, telefonum gibi:) Sonra kulak üstü kulaklık takmayı severim, o da var, eee kitabımdı, sergiden topladığım broşürlerdi derken o günlerde büyük çantalar takıyorum. Ama bazı günler bütün bir gün sadece şehri keşfe çıkıyorum, uzun uzun yürüyorum, o günlerde de küçük ya da orta boy çantaları tercih ediyorum. Bu çantaların çoğu deri çantalar oluyor. Sağlam ve şık deri çantalar! Ben tam bir deri çanta delisiyim. Benim için sahip olduğum çantaların uzun ömürlü ve zamansız tasarımda olması çok önemli. Böylelikle çantada tarzımı en iyi şekilde yansıtabiliyorum.

Not: Arada İstanbul geçmişken bizce Di-topik Düşünceler 30. bölüm Neden İstanbul'da Yaşıyoruz? net dinlenir. 🌟

  • Bu sorum yaptığın günübirlik geziler odağında. Herkesin ihtiyaçları ve yanına alıp almak istemediği şeyler değişkenlik gösterir. Hem o gün nereye gideceğin hem de karakterine bağlı olarak. Senin keşif rotalarında yanına almayı tercih ettiğin çanta hangi özelliklere sahip ve içine neler koyuyorsun?

Di-topik Keşifler Rotalarında çanta tercihlerim genellikle orta boy ya da büyük çantalar oluyor çünkü içine katılımcılarım için hazırladığım kitapçıkları koyuyorum. Bunun yanında Instax makinemi yanıma alıyorum çünkü günün sonunda her bir katılımcıma analog bir fotoğraf anısı bırakmak istiyorum. Gün sonunda birlikte fotoğraflar çekilip sergi kitapçıklarımıza ekliyoruz. Gün içerisinde de mutlaka sergi broşürleri topluyoruz. Bir de tabii ki de tripodumu yanıma alıyorum. Uygun gördüğüm her yerde tripodumu bir yere koyup günün çekimlerini alıyorum. Bir de mutlaka her rotaya bir kitapçı ya da sahaf eklemeye çalışıyorum. Dayanamayıp aldığımız kitaplar oluyor:) Yani keşif rotalarımda çantamın içeriği günün başında bambaşka başlıyor ve bambaşka bitiyor:) Bu nedenle o gün için seçtiğim çanta efektif, nispeten daha hafif ve orta büyüklükte oluyor.

deri canta modelleri

  • Trabzonlu olduğunu biliyoruz, oradan birbirimize bir çekildik zaten en başta 😄 Orada yetişmiş biri olarak bu şehir, bölge sana neler kattı?

Evet! Bu nedenle K’ai&Vrosi’nin hikayesi beni hep çok duygulandırıyor.

Trabzon’da büyümüş bir Trabzonluyum ben. Trabzon bambaşka bir şehir ve kültür ama özellikle Doğu Karadeniz bambaşka bir kültür. Trabzonlu olmayı İstanbul’a geldikten sonra daha çok sevmeye başladım. Çünkü Trabzon’daki hayatımı hatırlamak İstanbul’un kaosunda zihnimde kaçtığım dingin evim oluyor. Trabzon’da havamız yılın 360 günü kapalıdır, bu hava insanlarına yansır. Trabzon bir futbol şehridir. Futbol sevdasını her sokağında, her adımında hissedersiniz. Yarım saatte şehrin merkezinden kendinizi dağlarda yeşilliklerin içinde bulursunuz. Trabzonlu olmak yeşilin, sislerin ve futbolun çocuğu olmak gibidir. Bu nedenle nereye giderseniz gidin hiçbir yeşillik, orada değilseniz size yetmez. Bütün bunlar bence şehri çok eşsiz kılıyor.

Çocukluktan beri böylesine dingin ve doğayla iç içe bir bölgede büyümek inanılmaz bir lüks ve deneyim. Bunun yanında köy hayatını bilmek, görmek, tatmak hayatın diğer evrelerinde ve şehrin karmaşasında, başka bir hayatın hala var olduğu gerçeğini hatırlamanızı sağlıyor. Bu çoğu şehirlinin hiç tatmadığı bir şey. Bunun yanında, farklı bir kültürde büyümek, karma insan yapılarını görmek, bir insanın deneyimleyebileceği en güzel çeşitlilik. Trabzon’da büyümenin bana kattığı en değerli şey, hayatın sadece büyürken yarattığım; benzer sosyo-kültürel yapılardaki insanlardan oluşmadığını, bir Anadolu şehrinde Türkiye’nin batısından çok daha farklı bir hayatın ve dünyanın da var olduğunu bilmekti bence. Bu çok değerli bir öğreti hayata dair.

  • Sanata olan düşkünlüğün ve merakın bizce sadece binalar, sergiler ya da sanat eserleriyle kısıtlı değil aslında. Sende direkt estetik ve özgünlük arayan bir bakış açısı var. Bunu günlük yaşamında ve kombinlerinde de sıklıkla görüyoruz. Parçaları birleştirmeyi ve uyum yaratmayı seviyorsun. Bu çıkarımdan yola çıkarak şunu sormak istiyorum. Sende #elele koleksiyonumuzdan Antiochia-Taba ve hasır çantalarımızdan Parpali-Taba var. Bu iki çantayı nereye gideceksen takıyor ve ne şekilde kombinlemeyi doğru buluyorsun? Biraz kullanım alışkanlıklarından bahseder misin?

Antiochia ve Parpali çantalarım arasında en sevdiklerimden! İkisini de taba seçmişim, ben gerçekten çantada taba rengi bağımlısıyım:)

Parpali o kadar güzel bir çanta ki! İlk gördüğümde vurulmuştum. Ayrıca Parpali, Trabzon’da lise yıllarımın geçtiği kafenin adı! Yani benim için baya özel…

 

Benim için Parpali güzel bir havayı anlatıyor. Baharda ya da yazın güneşli bir havada en sevdiğim sergiye ya da müzeye giderken, beyaz-siyah ketenlerimle ya da en sevdiğim kırmızı elbisemle kombinlediğim bir çanta. İçine tripodumu, cep boy kitabımı mutlaka koyarım! Ya da güzel bir havada arkadaşlarımla Bostancı sahilinde bir öğleden sonra buluşmaya giderken, keten şortum ve haki renk yeleğimle ve bir de mutlaka hasır şapkamla kombinlerim. Parpali özellikle yazın vazgeçilmezim. Bir başka versiyonda Trabzon en sevdiğim yaylaya giderken
ki bu Hıdırnebi Yaylası’dır, Parpali’yi zevkle takarım. İşte Parpali benim için bu kombinler ve lokasyonlar demek! 

Antiochia’yı ise aldığımdan beri her yaz tatilimde yanıma götürüyorum. Her kombinimle uyuyor. #elele koleksiyonundan olması ve hikayesi benim için çok anlamlı bir hale getiriyor giydiğim ve taktığım her şeyi. Bir de şehirde ya da tatilde özellikle akşam date’lerimde çok kullanıyorum. Romantik bir akşam yemeğinde elbiselerimle kullanmayı en sevdiğim çantam diyebilirim. Bu iki çantanın ikisinin de içine mutlaka tripodumu koyuyorum. Bu benim için çok önemli:)

  • Evet gelelim serimizin klasik sorusuna. K’ai&Vrosi senin için ne ifade ediyor?

K’ai&Vrosi her şeyiyle benim için çok özel. Bir kere her şeyden önce bana memleketimi hatırlatıyor. Peştamal ile büyümüş bir çocuk olarak böylesine güzel ve zamansız çantaların üzerinde kültürel değerimi görmek beni gerçekten çok duygulandırıyor. Bu kültürel miras, çocukluk anılarım ve estetik duruş birleşince K’ai&Vrosi’ye hayran kalıyorum.

Bunun yanında markanın arkasında çok güçlü bir lokal hikaye var. Hayatın her alanından ilham bulmaya çalışan biri olarak bu hikayeyi çok anlamlı ve ilham dolu buluyorum. Bu hikayede Karadeniz kadının merkezinde olması, bu hikayeyi kurgulayanın ve gerçekleştirenin çok güçlü bir kadın girişimci olan, bana her zaman ilham veren canım Çiğdem olması, hepsi hepsi benim için K’ai&Vrosi’yi eşsiz kılıyor.

Yani benim için K’ai&Vrosi güçlü bir kadın girişim olmasıyla, memleketimin kültürel
mirasına böylesine değerli bir bakış açısı katmasıyla ve birbirinden güzel tasarımlarıyla bir ifade olsa bu “İlham verici” olurdu...


Yorum Yaz