Merhaba Aydan! Merhaba Gezici Günlük! Gezilerin, rota tavsiyelerin ile ilgili ne kadar yerinde bir isim Gezici Günlük. ❤️ Sorulara başlamadan önce sitene bir göz atayım derken yakın zamanda gitmeyi planladığım Eskişehir için yazdığın bir yazı takıldı gözüme, tıklayıp okumaya başladım. Sonrası malum: gezme hayalleri sardı dört bir yandan. 🙂
Bizim ekipte bu konuya bakış açımız biraz zıt: birimiz gezmeyi ne kadar seviyorsa (Çiğdem) diğeri de o kadar sevmiyor (Kübra) desek yeridir. :) Ben, Kübra, seyahatleri biraz karmaşık buluyorum. Planlama süreci, yanına alacakların, rotayı nasıl çizeceğin, bunun için gerekli fiziksel güç vs. Düşünürken yoruldum sanki. Bazılarımız hiçbir tavsiye almadan kendisi keşfetmeyi severken bazılarımız da tavsiyelerle ilerlemeyi tercih ediyor. Tavsiyeler sanki olumsuz bir deneyim elde etmemek için gibi. Ama seyahat boyunca yaşadıklarımız hem güzel hem kötü anılar değil midir?
1-Bununla bağlantılı olarak ilk sorumuz şöyle olsun: Seyahat olayına biraz daha derinden baktığımızda sen ne düşünüyorsun?
Aslında ben seyahat etmekten daha çok “seyahatteki ben”i seviyorum galiba.. Seyahatteki Aydan, ister iki günü olsun, ister bir ay; gittiği her şehre ruhen yerleşiyor..Denemeye, tatmaya, görmeye, anlamaya meraklı.. ve kesinlikle çok mutlu! Kalacağım süre, mutlaka yapılacaklar listeleri hiç önemli değil; ben an ve duygu biriktiriyorum.. Seyahat bitip her şey anı olduğunda hatırlayacağım şey, o güzel sokak değil, o güzel sokakta yürüyüşüm..gördüklerimin hissettirdikleri.. o an ne kadar mutlu olduğum..
İşte bu yüzden tamamen tavsiyeler üzerine bir seyahat kurgulamayı da pek doğru bulmuyorum.. Telefonumdaki haritaya gitmeyi düşündüğüm yerler için ara ara adresler kaydediyorum. Ayrıca seyahat yaklaşırken bir de küçük defter hazırlayıp notlar alıyorum ama gittikten sonra harita ya da deftere çok bağımlı değilim.. Kendimi akışa bırakıp, güne, şartlara, ruh halime göre hareket etmeyi seviyorum.. O notlar elbette yedekte dursun ama sürekli bir listeden yapılacakları kontrol etmeye çalışırken, belki de çok daha güzel, doğaçlama bir deneyimi ıskalamak istemem.
2- Seyahatlerde çanta/valiz hazırlığı çok önemli bir aşama. Gideceğin yerin iklimi, hava durumu dikkat edilmesi gereken ilk şey. Otele yerleştikten sonra da günlük şehir keşfinde nasıl bir çanta kullanacağımız önemli. Senin seçimin hangi yönde?
Seyahatlerde kendisi yüz kilo olmayan, hafif ve rahat çantalar tercih ederim. Küçük boy sırt çantaları ya da çapraz asılabilen modeller seyahat sırasında benim için kullanışlı oluyor ama modeli gideceğim yerin şartlarına göre seçmek çok önemli. Mesela en son Barselona’ya gittim.. Barselona, turistlerin eşyalarını korumak konusunda dikkatli olması söylenen şehirlerden biri; dolayısıyla hiçbir endişeye mahal vermeyecek bir seçenek olarak Çona Maxi’yi tercih ettim. Kalabalık bölgelerde tişört üzerine Çona’yı çapraz olarak asıp üzerine de mont veya ceketimi giydim. Dışarıdan hiç belli olmadığı için son derece güvenli ve rahat bir tercih oldu.
3- K’ai&Vrosi senin için neyi ifade ediyor?
Lokal ürünlere, yerli tasarımcılara karşı genel olarak bir merakım, alışverişlerimde tercihimi bu yönde kullanmaya bir eğilimim var.. Ama birkaç özel marka var ki, bir kullanıcı olarak yolculuklarına eşlik etmek beni özel hissettiriyor.. K’ai&Vrosi bir çanta olmanın ötesinde bir fikir, bir değer benim için..
Çok seviyorum, başarılarını sahiplenip gururlanıyorum ve kendim de üzerimde hep gururla taşıyorum..
4- Karadeniz seyahatinde seni kendine hayran bırakan şey ya da şeyler neler?
Ah Karadeniz! Hatırlayınca bile bana hissettirdikleri çok başka. Ben Karadeniz’de bir hastalığa tutuldum: Yayla-mania!.. Sürekli yaylalarda, yüksek tepelerde olma arzusu.. O kadar içine işliyor ki insanın, sonra şehre sığamıyorsun.. Çok popüler bölgelerdense turizme fazla açılmamış yaylaları, köyleri daha çok sevmiştim.. Adı pek bilinmeyen bir yaylaya gitmiştik.. Çimlerde otururken bir evden seslendiler “gelin, çay için” diye.. Çekinerek gittik, saatlerce oturup sohbet ettik, bizi yolcu ederken bir de peynir ve çay paketleyip uğurladılar.. Hayatım boyunca bu samimiyeti unutamam..Çok özledim Karadeniz’i, yaylalarda gezmeyi..
5- Çanta seçiminin Çona Maxi’den yana olmasındaki sebep nedir?
6- Son olarak gezdiğin gördüğün yerlerdeki zanaatlerden, el becerilerinden bahsedebilir misin? Ürün ya da işleyiş ya da bu ürünlere verilen değer çerçevesinde dikkatini çeken bir şey oldu mu? Türkiye’yi bahsedeceğin ülkelerin yanına koyduğumuzda hangi açılardan kıyaslama yapabiliriz?
Gittiğim yerlerde de o bölgenin lokal üreticilerini tanımak isterim.. Özellikle seramiğe çok meraklıyım. Seyahatlerde mutlaka birkaç seramik atölyesine ya da yerli tasarımları bir arada görebileceğim birkaç konsept dükkana uğramaya çalışıyorum. Son yıllarda bu kıyaslamayı yaptığımda tasarım, işçilik ve marka değeri yaratmak açısından ülkemizden de çok başarılı örnekler çıktığını gözlemliyorum..Ancak bizim ülkemizde el emeğinin hala yeterince değerli görülmediğini düşünüyorum.
Nesiller boyu elde üretilen bir kumaşın, geleneksel bir desenin güncel bir tasarıma dönüşerek dünyaya açılması gibi örnekler arttıkça el emeğinin hak ettiği saygıyı göreceğine inanıyorum.