Ortak Mekik Projesi'nin akıllarda sinsi sinsi dolaşarak diğer beyin hücrelerini heyecanla harekete geçirerek tüm vücuda yayıldığı ve nihai olarak bir mekana,  kişiliğe, onu büyüten ve besleyen kişilerle yaşayan ve nefes alan bir ruha bürünmüş halinin şu ana kadar gerçekleştirdiği tüm etkinliklerde, sergilerde, söyleşilerde ve dokuma eyleminin ta kendisinde işledikleri, düşündükleri, sorguladıkları, anlattıkları, tezgaha döktükleri o soru.

Gelenek.
Geleneksel.
Geleneksel formlar.
Geleneksel formlara bağlı olmak.
Geleneksel formlara bağlı olmamak.


Şimdi.
Şimdiye dair.
Şimdiye dair bilgi.
Şimdiye dair bilgiyi ilişkilendirmek.

Nasıl bir ilişik? - Geleneksel formlar üzerinden ya da değil.

Bu soruyu böyle tane tane yazmanın soruyu anlamak açısından daha yararlı olacağını düşündüm. Çünkü bu öyle bir soru ki cümledeki her kelime, söz öbekleri, fiil ve bağlaç tek tek düşünülmesi gerekenlerden.

Geleneksel aslında hep geçmişle, eskiyle bağdaştırdığımız bir kavram ve bir de kimimizin artık bu "modern" dünyada yer vermediği. Soru gelenekselliğin şimdiyle, bugünün üretilen uçsuz bucaksız bilgi hacminin arasında bir bağlantı olup olmadığını araştırıyor.

Bu araştırma Ortak Mekik'in alanları düşünüldüğünde ki bunlar dokuma ve doğal boyama, gelenek dediğimiz olgunun insanlığın var olduğu ilk tarihlerden bahsetmemiz gerekir. Kişiyi soğuk hava koşullarından korumak için ortaya çıkan "dokuma" bugünün bilgi birikiminde dipsiz bir kuyuya, forma, şekle büründü şüphesiz.

Ortak Mekik'te bu bilginin peşinde Aralık 2021'den beri alanında meraklı ve tutkulu insanlarla bir araya gelerek disiplinlerarası bir çalışma yürütüyor. Süreçteki paydaşların çeşitliliği dokumanın ve boyamanın tarihi kadar renkli, zengin ve doğal, içten.

K'ai&Vrosi'nin de Ortak Mekik ekibinin araştırmalarına yardım etmek için peştemal dokumasında beraber çalıştığı ailenin atölyesine götürdüğü güzel günler yaşanmıştı. Kültürün, ipliğin, dağların, insanların ve tezgah sesinin peşinde hiç bitmeyecek bir yolculuk.

Bu güzel gezinin ve Ortak Mekik'in öğrencilerle birlikte yaptığı işlerin çıktısını Tophane-i Amire'de bizzat görme şansımız olmuştu. Proje sürecini Gülçin Hoca'nın ağzından dinlemiş, dokuma tezgahındaki eylemi bir çeşit cihaz yardımıyla sese dönüştürdüğü anlara tanıklık etmiştik. Sergiyle ilgili Sanat Kritik'ten çıkan röportajı da buradan mutlaka okumalısınız.

Sergide üretilen işlerin güzelliği, kalbe, ruha dokunuşu inanılmaz. Bu linkten projeleri incelemeyenlere aşk olsun! Hatta ilginizi çekecek, bu günleri anacağımız üç iş paylaşalım:

  • Tapestry, Gülçin Aksoy

Solitaj, tıpta kullanıldığı anlamı ile, tek ve yalnız anlamına geliyor. Solitaj adını taşıyan bu eserde ise aslında tek ve yalnız olmayan birçok şeyin parçası olan, hatta piksellerin bir araya gelmesinden oluşan bir ağaç imgesine işaret edilmektedir. Temsili olarak görülen ağaç ‘1 ağaç’ olsa, yalnız bırakılsa da, bütünün parçası olduğunu imlemek üzere yün iplikle piksel piksel dokuyarak, önce yalnızlığını kutsamak, sonra onu dağıtmak niyeti ile üretilmiştir.

  • Yası Dokumak, Yasa Dokunmak / Buse Kökçü  

Buse Kökçü'nün dokuduğu Yası Dokumak, Yasa Dokunmak

Yas, birini, bir şeyi ya da bir yeri kaybetmek/ayrılmak sonucu ortaya çıkabilen, boşluk ve özlem hisleriyle birlikte duygusal acı olarak ortaya çıkan bir histir. Bu his her bireyin yaşamına farklı biçimde dokunur. Yasın izleri kimi zaman yok olduğu sanılacak kadar silik, kimi zaman insanın tüm benliğini kaplayacak kadar belirgin biçimde hissedilir. Yaşam deneyimi süresince katmanlar halinde çoğalan yas hikayeleri zaman içinde yayılır ve değişen/dönüşen, yaşayan bir varlığa bürünür.

Tapestry ve düğüm teknikleriyle oluşturulan Yası Dokumak, Yasa Dokunmak adlı bu eserdeki çözgü ipleri yaşam süresini ve zamanı temsil eder. Dokunan, atkı ipleriyle oluşturulan desenler ise ölüm ile birlikte deneyimlenen yas hissinin zamandaki dağılımını ve bıraktığı izleri dokuma ile sorgulayan soyut bir temsil arayışıdır.

  • Küllerinizden Doğmasını da Bilirim / Reyhan Polat

Reyhan Polat'ın atık kumaşlardan yaptığı Küllerinizden Doğmasını da Bilirim adlı çalışması

Gülçin Hoca'nın aramızdan ayrılışıyla belki bu hayattaki tekliğimizi ve yalnızlığımızı hatırlıyoruz, zaman aktıkça yası dokuyor, yasa dokunuyoruz fakat her birimizin tekliği hakikatte çoğunluğu oluşturur ve biz birbirimizden güç alır ve küllerimizden doğmayı da biliriz.


Yorum Yaz